Saflığın Peşindeki Ressam

Bayram Gümüş

Mario Levi*

Etrafını doğallığı ve saflığı içinde görmesi mi yolunu açmıştı? Görünen, yürekle farklı bir şekil kazanır. Başka bir incelik vardır burada. Gören sadece göz değil, gönül gözüdür de çünkü. Saflık... Sanatta ve edebiyatta en çetin mesele değil midir bu?

İsteyen herkes bu resimlerde kendi hikâyelerini görebilir. Güzel olan da ressamın hikâyelerinden farklı hikâyeler çıkarmak değil midir? Hele bir de bu renklerde içten gelenlerin samimiyetle tuvale yansıması varsa. Hayat yolculuğu izlerini doğurmuş. Nasıl bir yolculuktu bu? Hatırlanabilenler hatırlanır... Resme girenler bir yerlerde bırakılanların hissettirdikleri midir?

Büyük emeklerle ortaya çıkarılan minyatür sanatının farklı bir yorumu da kuşkusuz Bayram Güler'in fırçasından çıkıyor.

Fırça tuvale değdiğinde neler hissedersiniz? Bir iki fikir vardır şüphesiz zihninizde. Bir duygu da elbet. Hatta galiba daha çok bir duygu. Ya sonrası? Sonrasını elbette bilemezsiniz. O duygu sizi gitmeniz gereken yere götürecektir. Resim sizi gizli bir yerde beklemektedir aslında. Gördüğünüz nedir, resmettiğiniz ne? Mesele taklit etmek değildir elbet, görünenin, başka resimler, çizgiler ve fırça darbeleriyle yeniden inşa edilmesidir. Resim o zaman resim değil midir zaten?

Şehir bu saflığın içinde nasıl dile gelir? Karşınıza çıkarılan kıyılarda neler bulursunuz? O evlerde hangi hikâyeler gizlenir? Şehir bir daha inşa edilmektedir. Yine sevgiyle. İncelikle. Kendimizi daha iyi hissetmemiz için.

Bu resimlerle birlikte nereye gelirsiniz? İstanbul size kendisini güzel bir rüyadaki gibi gösterir. Ressamın görmek istediği budur çünkü. Renkler özlemini kurduğunuz hayatları yaşamanız için vardır artık. Kaybolmuş İstanbul yeniden doğurulur, hayat bulur. Hem bugünün dokunuşları, hem de tarihin verdiği ilhamla. Yeni arayışlar ve atılan adımlar da burada değer kazanmaktadır.

Resimde bitmek tükenmek bilmeyen arayış her zaman vardır. Tıpkı sanatın öteki dallarında da olduğu gibi. Tarihin bıraktığı izlerden ilham almak da vardır elbet. Bu tarihi anlamamızı sağlayan, hiç şüphe yok ki büyük emeklerle ortaya çıkarılmış minyatür sanatının farklı bir yorumu da Bayram Güler’in fırçasından çıkıyor. Ressamın damgasını vurduğu çizgiler... İstanbul resimleri deyince bu önemli ayrıntıya değinmeden edemezdik. Ne yapmaya çalışıyor burada ressam? En doğrusu sorunun cevabını anlattıklarında ve gösterdiklerinde aramak elbet.

Naif resmin dayanılmaz cazibesi... En yaratıcı soruları çocuklar sormaz mı? En saf, bu yüzden de en sahici olanı? Bize getirilen resmin dünyası, yaşamak zorunda kaldığımız kötülüklere bir karşı çıkış mıdır? Hiç değilse tuvalde hayat bulan bu renklerde kaybettiğimiz cenneti bulabilir miyiz? Efsunlu bir dokunuş var burada. Resim bizi içine alır. Sertlik yerini yumuşaklığa, hoyratlık sevecenliğe bırakır. Bu duyguları ısrarla yaşamak ve yaşatmak isteyen bir ressamın bahçesi gönül gözünün gördükleriyle ortaya çıkar. Burada kalmak istersiniz. Sevgi en esaslı değerimiz değil miydi? Biz sık sık bir huzuru aramamış mıydık? Adı üstünde. Safyürek resim bu. Hem siz de ne görmek istiyorsanız o değil misiniz?

Fırça tuvale değdiğinde neler hissedersiniz? Bir iki fikir vardır şüphesiz zihninizde. Bir duygu da elbet. Hatta galiba daha çok bir duygu. Ya sonrası?

© Bayram Gumus | All rights reserved
Using Format